Acele Kamulaştırma
Acele Kamulaştırma 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda düzenlenmiştir. 2942 Sayılı yasanın 27 maddesi;
“Acele Kamulaştırma
3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir.”
Madde metni incelendiğinde acele kamulaştırmanın; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda yapılabileceği açıkça belirtilmiştir.
2942 sayılı kanunun 27. maddesine göre tespit edilecek olan taşınmaz değeri, taşınmazın nihai kamulaştırma bedeli değildir. Mahkemenin bu işlemi yalnızca bir tespit niteliğindedir. [1]
Taşınmazın mülkiyetinin devrini sağlayan hükümler 2942 sayılı kanunun 27. maddesinde yer almadığından; mahkemece burada sadece taşınmazın değeri tespit edilecek olup, tescil işlemi ile ilgili karar verilmeyecektir.[2] Yani davanın kabul edilmesi ile tapuda malik olan kişi değişmeyecektir.
Acele el koyma kararından sonra taşınmaz maliki kendi adına bankaya yatırılan taşınmaz bedelini kabul edip tapuda taşınmazdan feragat ettiğinde, kamulaştırma bedeli bankaya yatırılan bedel olacak ve kamulaştırma işlemi sonlandırılacaktır.
Ancak; taşınmaz maliki taşınmazı için tespit olunarak bankaya yatırılan bedeli kabul etmezse tapuda taşınmazdan feragat etmeyebilir. Bu durumda İdare tarafından “Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davası” açılacaktır.
Acele Kamulaştırma kararı ile birlikte tespit olunan taşınmaz değeri, İdarenin bundan sonra açmış olduğu “Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davası” nda belirlenen bedelden az olursa, İdare aradaki bedel farkını taşınmaz maliki adına bankaya yatırarak banka dekontunu Mahkemeye sunmalıdır. Diğer bir durumda, yani acele kamulaştırma kararının alındığı sırada tespit olunan taşınmaz değerinin sonradan açılan davada belirlenen değerden daha fazla olması durumunda ise, bankaya fazla yatırılan miktarın İdareye iade edilmesine dair karar verilmelidir.
İdare tarafından makul süre içerisinde “Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil Davası” açılmaz ise; acele kamulaştırma kararı sonucu taşınmazına hukuken el konulan malik, İdareye karşı “Kamulaştırmasız El Atma Nedeni ile Taşınmaz Bedelinin Tahsili Davası” açma hakkına haiz olacaktır.[3]
Zira Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’ nce verilen emsal nitelikteki bir kararda:
“Acele el koyma kararından sonra, davalı idarenin 4650 Sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan tespit ve tescil davası açması için gereken makul sürenin geçmesine rağmen davanın açılmadığı, bu itibarla söz konusu ihtilafın kamulaştırmasız el atma olarak değerlendirilerek, işin esasına girilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.”
denilmek suretiyle İdare tarafından makul sürede dava açılmaması durumunda ihtilaf kamulaştırmasız el atma olarak değerlendirilmiştir.[4] “Kamulaştırma Bedelinin Tespiti Ve Tescil Davası” nın açılmasında Yerleşik yargı içtihatlarında belirtilen makul süre 6 ay olup, bu süre zarfında idarenin tescil davası açması gerekmektedir. Acele el koyma kararından sonra 6 aylık makul süre içinde bedel tespiti ve tescil davası açılmaz ise; taşınmaz malikinin kamulaştırmasız el atma davası açma hakkı vardır. [5] Taşınmaz malikinin kamulaştırmasız el atma davası açma hakkı, söz konusu 6 aylık süre geçtikten sonra doğacaktır.[6]
_______
[1] Yargıtay 5.H D., 19.09.2006 T ve 2006/7374-9182 sayılı karar
[2] Yargıtay 5.H D., 06.04.2004 T ve 2004/1109-4239 sayılı karar
[3] Yargıtay 5.H D., 25.04.2005 T, 2005/4581-4877 sayılı karar – Yargıtay 5.H D., 24.05.2004 T ve 2004/4272-5949 sayılı karar – Yargıtay 5.H D., 19.09.2006 T, 2006/6961-9179 – Yargıtay 5.H D., 16.12.1997 T, 1999/19309-20671 sayılı karar.
[4] Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2011/7489 E – 2011 / 16045 K. -Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2011/10590 E – 2011/12721 K
[5] Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2008/8776 E – 2008/13436 K.
[6] Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2004/4272 E – 2004/5949 K.