Koronavirüs (Covid-19) Salgınının İş Sağlığı ve Güvenliği ile İş Kazası Bakımından Değerlendirilmesi
Covid-19, bilinen adıyla “Koronavirüs”ün kısa sürede dünya üzerinde çok geniş bir alanı etkilemesi ve ülkemizde de hızla yayılması ile birlikte; ülke genelinde alınan önlemler uyarınca, işverenler de işyerleri bakımından çeşitli ve benzer uygulamalara geçmektedirler. Bu kapsamda işverenlerin işyerlerinde salgına yönelik alması gereken önlemler gündeme gelmektedir.
Makalemizde; koronavirüs sebebiyle işverenlerin alması gereken önlem ve tedbirler ile işçinin çalışmaktan kaçınma hakkından bahsedilecek, işçinin koronavirüs salgınına yakalanması halinde bu hususun iş kazası olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konuları incelenecektir.
1. İşverenler Tarafından Alınması Gereken Önlemler
Her işveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almakla ve denetimi sağlamakla yükümlüdür. İşveren tarafından alınması gereken önlemler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda detaylı bir şekilde düzenlenmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. Maddesinde;
“İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c) Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.
ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.”
hükmü yer almaktadır.
Bahsi geçen maddenin 1. fıkrasının c bendinde; işveren tarafından, risk değerlendirmesi yapılması ya da yaptırılması gerektiği düzenlemesi yer almaktadır.
Risk değerlendirmesi, aynı kanunun 3. maddesinde tanımlanmış olup buna göre;
“Risk değerlendirmesi: İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmaları ifade eder.”
İşyerinde risk değerlendirmesinin yapılmasının usul ve esasları ise İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği ile düzenlenmektedir.
Belirtilen mevzuat hükümleri çerçevesinde; işyerinde koronavirüs tehlikesinin belirlenmesinin akabinde işveren tarafından, bu tehlikenin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikeden kaynaklanan risk analizi yapılarak derecelendirilecek ve kontrol tedbirleri uygulanacak, tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilecek, risk değerlendirmesine ilişkin tüm bilgi, belge ve dokümanlar saklanacaktır.
Bu kapsamda işverenler tarafından; işçilerin virüs ile virüsten korunma yolları hakkında bilgilendirilmeleri, bilgilendirme metinlerinin işyerlerine asılması, gerek sözlü gerek yazılı bilgilendirme çalışmalarının yapılması, işyerlerinde dezenfeksiyon çalışmalarının yapılması, işçilere koruyucu ekipmanların verilmesi gibi önlemlerin alınması gerekmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde de belirtildiği üzere; işyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmayacak, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri işverenin sorumluluklarını etkilemeyecek, işveren iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamayacaktır.
İşverenin, kanundan doğan bahsi geçen yükümlülüklerine aykırı hareket etmesi halinde hem cezai hem de hukuki sorumlulukları gündeme gelebilecektir.
İşyerinde koronavirüs ile mücadeleye yönelik uygulanabilecek çok sayıda tedbir bulunmaktadır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından; koronavirüs salgını kapsamında, iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin işyerlerinde aldıracağı tedbirlere ilişkin kılavuz yayımlanmıştır. Söz konusu kılavuzda; servis araçlarının kullanımı, seyahatler, işyerine giriş çıkışlar, çalışma ortamları, toplantı ve eğitimler, yemekhane ve dinlenme alanlarında alınacak tedbir ve önlemlere yer verilmiştir. Bu kapsamda örneğin; servis araçlarının kullanımında özellikle sık temas edilen yüzeyler başta olmak üzere temizlik ve hijyeninin sık aralıklarla sağlanması, servis araçlarının taşıma kapasitesinin sosyal mesafe göz önüne alınarak planlanması, maske ve dezenfektan kullanılması, zaruri olmadıkça seyahatlerin iptal edilmesi ya da azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılması, işyerine giriş çıkışlarda temassız sistemlerin kullanılması, çalışanların işe girişlerinde temassız ateş ölçer ile ateşlerinin ölçülmesi, çalışma alanında aynı anda bulunan çalışan sayısının asgari oranda tutulması için planlama yapılması, mümkün olması halinde uzaktan çalışma gibi yöntemlerin tercih edilmesi, asansörlerin mümkün olduğunca kullanılmaması, zorunlu hallerde içerisinde sosyal mesafe kuralına uygun kişi sayısı ile sınırlandırılması ve temas edilen yüzeylerin sıklıkla dezenfekte edilmesi, yasal yükümlülükler nedeniyle ertelenmesi mümkün olmayan toplantı ve eğitimlerin uzaktan eğitim, telekonferans gibi yöntemlerle icra edilmesi, yemekhane ve dinlenme alanlarında sosyal mesafe ve hijyen kuralları göz önünde bulundurularak sıra ve masa düzeninin uygun şekilde ayarlanması gibi işverenler tarafından alınması gerekli önlem ve tedbirler belirtilmiştir.[1] Söz konusu önlem ve tedbirlerin bir kısmı örnek olarak sayılmış olup, koronavirüs ile mücadeleye yönelik uygulanabilecek çok sayıda tedbir bulunmaktadır. Her işyerinin kendine özgü şartları olduğundan, işyerlerinin şartlarına uygun tedbirleri tespit etmesi ve uygulaması gerekmektedir.
2. İşçinin Çalışmaktan Kaçınma Hakkı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 13. maddesinde; ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanların kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebileceği düzenlemesi bulunmaktadır. Yine kanun hükmünün devamında; kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi halinde çalışanın, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabileceği düzenlemesi de bulunmaktadır. Çalışanların; ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda ise bu usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gitme hakları olduğu, çalışanların bu hareketlerinden dolayı haklarının kısıtlanamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca; iş sözleşmesiyle çalışanların, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda ise tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilme hakları bulunmaktadır. Ancak; aynı kanunun 25. maddesine göre işyerinde işin durdurulması halinde, bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
3. İşçinin Koronavirüs Salgın Hastalığına Yakalanması Halinin İş Kazası Olarak Değerlendirilip Değerlendirilemeyeceği Hususu
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinde “iş kazası” tanımı yapılmıştır. Buna göre;
“İş kazası: işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olayı ifade eder.”
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde;
“İş Kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.”
Şeklinde tanımlanmış olup, madde hükmüne göre iş kazası; maddede sayılı olarak belirtilmiş hal ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen veya ruhen zarara uğratan olaydır.
Yasada iş kazası, sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay olarak tanımlandığından, olayın etkilerinin bir süre devam ederek zaman içinde artması ve buna bağlı olarak sonucun daha sonra gerçekleşmesi mümkündür. Yani, iş kazası ani bir olay şeklinde ortaya çıkıp, buna bağlı olarak zarar derhal gerçekleşebileceği gibi, gazdan zehirlenme olayında olduğu şekilde etkileri daha sonra da ortaya çıkabilir. Sonradan oluşan zarar ile olay arasında uygun illiyet bağı bulunması koşuluyla olay iş kazası kabul edilmelidir. Yasanın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup, bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Kısacası; anılan yasal düzenleme, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir. (HGK 2009/21-400 Esas,432 Karar)[2]
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2018/5018 Esas, 2019/2931 Karar sayılı ve 15.04.2019 tarihli kararında; işçinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle bulaştığı tespit edilen H1N1 (domuz gribi) virüsüne bağlı olarak daha sonra gerçekleşen ölümü, iş kazası kapsamında değerlendirilmiştir.
Bahsi geçen Yargıtay Kararında;
“Somut olayda, tır şoförü olan davacı murisinin 26.11.2009 tarihinde davalı işveren tarafından Ukrayna’ya sefere gönderildiği, 11.12.2009 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin 13.12.2009 tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikayetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu taktirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği, buna göre davacı murisinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.”
şeklinde karar verilmiştir.
Bu kapsamda her bir vakanın kendi içerisinde ve kendi şartları dahilinde değerlendirilmesi gerekmekte olup; Yargıtay kararında da belirtildiği üzere virüsün işçiye, işyerinde veya işveren tarafından verilen bir görevi yerine getirirken bulaşıp bulaşmadığının tespiti hususu ve illiyet bağının saptanması, iş kazası ve işverenin sorumluluğu bakımından önem arz etmektedir.
________________________
[1] Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Tarafından; Koronavirüs Salgını Kapsamında, İş Sağlığı ve Güvenliği Profesyonellerinin İşyerlerinde Aldıracağı Tedbirlere İlişkin Kılavuz
[2] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2018/5018 Esas, 2019/2931 Karar sayılı ve 15.04.2019 Tarihli Kararı