Makaleler

Yasal Temsilcinin Menfaati ile Küçüğün veya Kısıtlının Menfaatinin Çatışması Durumunda Temsil Kayyımı Atanması

Genel Olarak

Temsil kayyımlığını gerektiren hallerin başında; küçüğün/kısıtlının ve yasal temsilcinin menfaatlerinin çatışması halinde, küçüğün/kısıtlının menfaatlerinin korunması amacıyla temsil kayyımı atanması hususu yer almaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 426. Maddesinde yasal temsilci olan veli ile küçük arasında menfaat çatışması olduğunda, küçüklerin temsili için temsil kayyımı atanması gerektiği hususu düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun 426. Maddesi: “Vesayet makamı, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı atar:
1. Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,
2. Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,
3. Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.”

hükmüne haiz olup; bu düzenleme ile küçük/kısıtlıların menfaatlerinin korunması ve yasal temsilcinin haksız kazanç elde edilmesi engellenmek istenmektedir. Şöyle ki; temsil kayyımı atanmaksızın menfaat çatışması içerisinde yapılan hukuki işlemler kesin hükümsüzdür.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Temsil kayyımı atanmasına ilişkin davalarda görevli Mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi’dir.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2015/10492 Esas, 2015/10259 Karar sayılı ve 03.11.2015 tarihli kararında: “…4721 sayılı TMK’nın 430/1. maddesinde “… temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı tarafından atanır.” hükmüne yer verilmiştir. İstek TMK’nın 426/2. maddesinde belirtilen temsil kayyımlığına ilişkin olup, TMK’nın 430/1. maddesi uyarınca kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı yetkilidir. Küçük …’nin biyolojik annesi …’yle birlikte “…” adresinde ikamet ettiği anlaşıldığından davanın İstanbul Anadolu 13. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.”

Yargıtay kararlarında da yer aldığı üzere; temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kişinin yerleşim yeri vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemeleri tarafından atanır.

İlgili Karar ve İçtihatlar

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2017/11336 Esas, 2018/1279 Karar sayılı ve 24.01.2018 Tarihli Kararında: “…Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; miras bırakan…’in vefatı ile geriye mirasçıları olarak eşi … ile 2014 doğumlu müşterek çocuk …’in kaldığı, anne …’in küçük …’e babasından miras yoluyla intikal eden şirket hisseleri üzerindeki haklarını kullanabilmesi için kayyım atanmasına karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı, küçük…in velisi, dolayısıyla yasal temsilcisi ise de, aynı şirketin ortakları olmaları nedeniyle aralarında menfaat çatışması bulunduğundan, TMK’nun 426.maddesi gereğince davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”

Kararda; küçük ile yasal temsilcisinin aynı şirketin ortakları olmaları nedeniyle aralarına menfaat çatışması olduğundan, TMK 426. Maddesi gereğince küçüğe temsil kayyımı atanması gerektiği vurgulanmıştır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2010/22588 Esas, 2011/12782 Karar sayılı ve 20.07.2011 tarihli kararında: Davacı, eşinin 26.6.2008 tarihinde öldüğünü, yasal mirasçı olarak kendisi ve iki çocuğunun kaldığını, miras bırakanın ortak olduğu limited şirketteki hisselerin mirasçılara intikal ettiğini, bu hisselerin intikali işlemlerini yaptıracaklarını, mirasçılardan ….’ın 1998 doğumlu olup ergin olmadığını, buna miras yoluyla intikal eden şirket hissesinin sevk ve idaresi için kayyım atanmasını istemiştir.

Mahkemece; davanın kabulüne küçük …’a 3561 Sayılı Kanun gereğince mal memurunun kayyım atanmasına karar verilmiş, kararı kayyım olarak atanan mal memuru temyiz etmiştir.

3561 Sayılı Yasaya göre, en büyük mal memurunun kayyım atanabilmesi için; uzun süreden beri bulunamayan veya oturduğu yer bilinmeyen bir kimseye ait veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığını ispatlanamayan mirasçıya ait bir malvarlığının bulunması ve bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaatinin, bu malvarlığının resmen yönetilmesini gerektirmesi zorunludur. Bu koşullar bulunmadıkça bu yasaya göre mal memurunun kayyım tayini yoluna gidilemez. (3561 S.K. madde 1-2) Olayda miras bırakanın ortağı olduğu şirketteki hisselerin mirasçılara intikali ve mirasçılar arasında ergin olmayan bir çocuk bulunduğuna göre şirketteki hisselerin idaresiyle ilgili olarak bu çocuğun yasal temsilcisi ile çocuğun menfaati çatışma halindedir. Öyleyse, yasal temsilci ile küçüğün menfaatleri çatıştığından Türk Medeni Kanunu’nun 426/2. maddesi gereğince kayyım tayin edilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”

Kararda; yasal temsilci ile küçüğün menfaatleri çatıştığında mal memurunun kayyım tayini yoluna gidilemeyeceği, Türk Medeni Kanunu’nun 426/2. Maddesi gereğince temsil kayyımı tayin edilmesi gerektiği hususu içtihat edilmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi’nin 2018/1568 Esas, 2018/1035 Karar sayılı ve 06.06.2018 Tarihli Kararında: “…Yargılama konusu olayda; Davacı anne, eşinin hissedarı olduğu şirkette eşinin vefatı ile velayeti altındaki çocuklarıyla birlikte hissedar haline geldiklerini ve menfaat çatışması nedeniyle çocuklarına kayyım atanmasını talep ettiği,

Mirasbırakan …’ın mirasçılık belgesinin dosya içerisine alındığı, davacı ve 2002, 2004 ve 2006 doğumlu küçük çocuklarının birlikte mirasçı olduklarının anlaşıldığı;

Mirasbırakan ….’ın ortağı olduğu şirketin sicil kaydının dosya içerisine alındığı, mahkemenin, küçüklere ayrı ayrı temsil kayyımı atanmasına karar verdiği, ancak sonrasında 25/05/2018 tarihli tashih kararı ile hüküm fıkrasına yönetim ve temsil kayyımı olarak atama yapıldığı şeklinde düzeltme ve açıklama yapıldığı,

TMK 426. maddede yasal temsilci olan veli ile küçük arasında menfaat çatışması olduğunda küçüklerin temsili için temsil kayyımı atanması gerektiği hususunun düzenlendiği,

 Tashih kararında TMK 427.madde gereği yönetim kayyımı atandığı hususu belirtilmiş ise de, maddede sayılan yönetim kayyımı atanmasını gerektirir koşulların bulunmadığı, dolayısıyla tashih kararının hatalı olduğu, şirket yönetilirken alınacak kararlarda, yapılacak işlemlerde küçüklerin anneyle menfaatin çatıştığı her durumda kayyımın temsil edeceği, kayyımın görevinin küçükler reşit olana kadar devam edeceği, bu nedenle istinaf başvurusunun bu yönüyle yerinde olduğu, bu hususun düzeltilmesi gerektiği,

 …

Ancak; küçüklere temsil kayyımı atama kararı doğru olduğu halde ek kararla yönetim kayyımı yetkisinin verilmesinin yanlış olduğu bu yanlışlık duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte olduğundan HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkeme kararının düzeltilmesi gerektiği …”

Kararda; yasal temsilci olan veli ile küçük arasında menfaat çatışması olduğunda küçüklerin temsili için temsil kayyımı atanması gerektiği, yönetim kayyımı atanmasının hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.

Bu sayfayı paylaş: